TÜRKÇE ÖĞRENİMİ ÜZERİNE
Dil, canlı bir varlıktır. Doğar, büyür ve kullanılmaz ya da yabancı dillerin istilasına uğrarsa ölür. Hiçbir canlı yoktan var olmadığına göre dilin de bir doğuş yeri ve kullanıma bağlı olarak da gösterdiği bir evrilmesi vardır. Türkçe ya da Türk dili de 6. yüzyılda karşımıza çıkan ve günümüzde de varlığını sürdüren, Ural – Altay dil ailesine mensup, dünyanın en zengin dillerinden biridir. Çok eski bir tarihinin olması aynı zamanda birçok medeniyet tarafından kullanılmasını ve sürekli olarak gelişmesini sağlamıştır. Zamanla yabancı sözcükler dilimize girmiş tabii ki dilimiz de başka dillere sözcükler vermiştir.
Bugün özellikle gençlerin meraklı olduğu kültürlere baktığımızda dilimizin de bu kültürlerle akrabalığı dikkatimizi çekmektedir. En yakın akraba olduğu diller arasında Japonca, Korece, Tunguzca ve Moğolca olduğu bilinmektedir. Türkçe sondan eklemeli bir dildir ve kolaylıkla cümle kurmaya imkân sağlamaktadır. TDK güncel sözlüğüne baktığımızda yaklaşık 616.767 tane kelime olduğunu görmekteyiz. Bu kelimelerin bazıları yabancı dillerden alınmıştır. Dilimize en çok da Arapça, Farsça ve Fransızca dillerinden sözcükler geldiğini görmekteyiz. Ulu Önderimiz Atatürk, dilimizin yabancı dillerin etkisinde olduğunu gördüğü için 1 Kasım 1928’de “Harf Devrimi”ni ilan etmiştir. 12 Temmuz 1932 tarihinde de dilimizi korumak, dilimizi yabancı dillerden kurtarmak ve geliştirebilmek adına “Türk Dil Kurumu”nu kurmuştur.
Günlük hayatımızda yazı dili ve konuşma dili farklılık göstermektedir. Yazı dilinde daha resmi bir dil hâkimken konuşma dilinde daha samimi bir dil kullanmaktayız. Sosyal medya kullanımı da bu samimi dili fazlasıyla kullanmakta ve bu durumun da dilimize zaman zaman zarar verdiğini söylemek gerekir. Gençlerin en çok merak ettiği Türk dilinde çok uzun kelime var mı? Varsa kaç harften oluşuyor? Türkçedeki en uzun kelime 70 harften oluşmaktadır: “Muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine”dir. Türk dilinin sondan eklemeli bir dil olup anlamlı olduğu sürece dilediğimiz kadar ek getirebileceğimizin de en önemli kanıtı sayılabilir bu kelime.
Gençlerin diğer merak ettiği kelime ise en kısa kelimemiz nedir? En kısa kelimemiz de “an” kelimesidir. Türkçe konuşmak maalesef ki Türkçeyi iyi bildiğimizi göstermemektedir. Söz varlığımız çok geniş, bu sebeple de Türkçeyi doğru anlamak ve anlatmak çok önem arz etmektedir. Bunun yolu da kitap okuyup okuduğumuzu içselleştirmekten ve öğrendiklerimizi doğru kullanmaktan geçmektedir. Kitap okuma alışkanlığımız olmadığı için kendine ifade edebilme konusunda yetersizliğe sebep olduğunu, dinleme yetisinin gelişmediğini ve sınavlarda çıkan anlama dayalı sorularda sıklıkla hata yapıldığını görmekteyiz.
Türkçenin söz varlığının zengin olmasının bir sebebi deyim ve atasözlerimizin fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Türkçe öğreniminde konuşma ve yazma çabuk gelişirken mecazlı söyleyiş içeren kelime ve kelime gruplarında daha zor bir öğrenimin olduğunu söyleyebiliriz.
Dünyadaki her dilin kendine göre bir zenginliğiyle beraber kuralları da vardır. Okullarda ders olarak gösterilen dil bilgisi konuları Türkçenin de kurallarını içermektedir. Öğrencilerimizin de yaptığı en sık hata konuların içeriklerini özellikle ekleri ezberlemeye çalışmalarıdır. Bizler farkında olmasak da dilimizde de bu kuralların birçoğunu kullanıyoruz. Öğrenciler dil bilgisi sorularını gördüğü zaman ezberlediklerini hatırlamaya çalışıyor, hatırlayamayınca da yapamadığını düşünüyor. Ezberlemek yerine günlük hayatın içinde düşünse ve “Ben olsaydım burada bu cümleyi söylerdim.” diyebilse yapabildiğini de görecektir. Çünkü somutlaştırdığımız ve şifrelediğimiz her kural, yıllar sonra bile hatırlamamızı sağlar. Örneğin: Okul öğrenimini yıllar önce tamamlayan biri, sıfat fiil eklerinden oluşan “anası mezar dikecekmiş” şifresini duyduğunda hatırlayacaktır ve bizler de öğrenmiştik, diyecektir.
Yaş gurubu ve meslek fark etmeksizin karşılaşın diğer bir durumda yazım kuralları ve noktalama işaretlerinin doğru kullanılmamasıdır. Türkçenin söz varlığı içinde mecazlı söyleyişlerin fazla olması yazım bilgisinin ve doğru yerde, doğru noktalama işaretlerinin kullanılmaması yanlış anlamalara ve anlatmalara neden olmaktadır. TDK güncel sözlüğünün ve yazım kılavuzunun sürekli olarak takip edilmesi gerekmektedir.
Dilimizi; doğru yazmak, doğru konuşmak, doğru dinlemek beraberinde de doğru anlamayı getirmektedir. Türkçe öğrenimi bir bütündür. Hayatımızı devam ettiren en önemli iletişim unsurumuzun dilimizi iyi bilmekten geçtiğini unutmamalıyız. Sadece okulda öğrenilen bilgilerle dil bilinci oluşamaz. Aileler de bu konuda hassas davranmalı ve çocuklarımıza dil bilincini aşılamalıdır. Ancak o zaman dilimize hak ettiği değeri vermiş olacağız. Dil bilincinin millet olma bilinci ile bir bütün olduğunu öğreneceğiz ve öğreteceğiz.
Özlem YAMACI
Türkçe Öğretmeni